top of page

DiN VE MELÂMET

Din; güzel ahlaktır ve Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimiz, güzel ahlakı tamamlamak için teşrif ettiğini buyurmuştur. Din, menfaat aracı değildir. İyiye, doğruya ve güzele erişmenin, iyi,doğru,güzel olmanın yoludur. Melâmette kişinin, Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmasını, Allah’ın boyası ile boyanmasını, İslami prensipler çerçevesinde sağlayan ve kişinin hem Allah’ı indinde, hem de insanların arasında iyi, doğru ve güzel olmasını temin eden bir nasihatler zinciridir. Çünkü, din; hem güzel ahlak hemde nasihattir. Güzel ahlak ancak nasihatlerle, telkinlerle elde edilebilir. Nasihatleri can kulağı ile dinleyenler ve aldıkları telkine riayet edenler, Allah’ın her yerde hazır ve nazır olduğunun idrakine vararak, onsuz bir zerre olmadığını düşünürler. Bu idrak içinde olan kişi her yerde, her zaman Allah’ın murakabesinde olduğunu bilir. Nasıl kötü baksın, nasıl kötüye baksın, nasıl yalan söylesin, nasıl başkasını aldatsın, nasıl hor görsün? O artık bir iyilik timsalidir ve bir doğruluk numunesidir. Çünkü o, “emrolunduğu gibi dosdoğrudur.” El Maide suresi 54. Ayet: “ İman edenler emrolundukları gibi dosdoğru olmayı terk edip dinlerinden döndükleri zaman, Allah lütfuyla öyle bir topluluk getirirki, Allah bu topluluğu sever, onlarda Allah’ı severler. Müminlere karşı alçakgönüllü ve şefkatli, kafirlere karşı ise onurlu ve zorludur. Onlar Allah yolunda cihat ederler, kınayanların kınamasından korkmazlar.” Bu ayet Melamiler hakkında inmiştir.

Melâmet erbabı Allah’ın lütuf ve inayeti ile böyle bir topluluk olma iddiasındadır. Dini vecibe ve sorumlulukların terk edildiği bir ortamda dinî ihya etme ve örnek olma iddiasında olan bir topluluktur. İnsanların sözleri ve yaşantıları ile Allah’a iman etmeye çağırır, insanları affı ve merhameti çok, bağışlayan ve esirgeyen, vaadinde sadık olan Allah’a çağırır. İnsanları hayali vaatlerle kandıran, şüphe, evham ve acaba bataklıklarına sürükleyen, sadece inkara çağıran vesvese verici şeytandan yüz çevirmeye çağırır. İnsanları şeytanı değil, kendilerini kınamaya, kendilerini yermeye çağırırlar. Çünkü, Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle şeytan diyor ki; “ Ben sizi sadece inkara çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz, o halde beni kınamayın, kendinizi kınayın”

Gerçek Melâmet sahipleri yukarıda sözünü ettiğimiz özellikleri taşıyan ve insanları Allah’tan başka İlah edinmemeye çağıran Allah Veli’leridir. Allah Veli’lerini kubbeleri altında gizlemiştir, onları kendinden başkası bilemez.

MELÂMİLİK; çok geniş kapsamlı olup, reaksiyoner bir düşünce sistemidir. Kendileri de Ehl-i Aba (Pençe-i Ali Aba) yani Ehlibeyt anlayışı üzerine yola devam eder.


MELÂMET’in Üçüncü devre önderi Muhammed Nur’ül Arabi’dir. Kendi teni çok siyah olduğu için bulunduğu yörede ARAB HOCA mahlasını takmışlardır. Hz. Peygamberimizinsoyundan olup, On iki İmam’ın dördüncüsü İmam Zeynel Abidin Ali’nin oğlu Zeyd’den gelmedir.


Melâmet; ululuktan, davadan, kendini göstermekten, halkın sevgi ve saygısını kazanmak kaydından vazgeçen, kerametin insana benlik verdiği bilincine varanlardır. Kendini herkesten aşağı herkesi kendinden üstün gören, giyim kuşam özellikleriyle, tekkeyle, vakıftan hazır yemekle, zikirle vecde gelip bağırıp çağırmayla kendisini göstermeye çalışmayan, halktan hiçbir suretle ayrılmayan, kazancıyla geçinen, iç yüzden Hakk’la, dış yüzden halkla beraber olan, hatta halkın saygısını, sevgisini bir kayıt bildiğinden, nafile ibadetlerini bile gizleyen, buna karşılık onların kınamasından ürkmeyen, hatta hatta bu yüzden de halka kendisini kötü gösteren kişilerdir. Gerçekten de bilgiyi bir gaye değilde vâsıta olarak edinen kişi, sonuçta tabiata tutsak olduğunu, maddi bağlardan kurtulmaya imkan bulunmadığını anlar. Kötülükte bulunmasa, hatta yapacağı şey kötülük olmasa bile içten tepen isteklerinden ötürü kendisini kınar, yerer, halkın iyi sanısından kaçınır. Aşk yüzünden varını elden çıkaran, kendince birliğe erip, niyazı naza, ibadeti neş’eye,huşuyu cezbeye değişen, kulken sultan olan, sultanken kul görünen, küfrü, imanı sevgi ateşine vurup yakan kişi, halden hale giren, bir anı bir anına uymayan aşık, elbette dar fikirliler, geri görüşlüler, fasit bir dairenin içinde kalanlar, dünyayı kendi dairelerinden görenler tarafından kınanacaktır. Elbette inançları yargılanacak, sözleri anlaşılmayacak, hatta bu ruhi hâlete düşenler de ileri gittikçe, gerideki hallerini yerecekler kendi kendilerini kınayacaklardır. İşte Melâmet budur. Melâmet düşünce sistemidir. O’nun iktisadi tamamlayıcısı da FÜTÜVVET olmuştur. Halkın kınayacağı hareketlerden çekinmemek, hatta bilerek ve isteyerek kınanmak esası dolayısıyla batınileşmeye daha müsait bir zümre olan MELÂMET erbabı ideolojiyi temsil ederken bu ideolojinin, halk içinde iktisadi bakımdan bünyeleşmesini “ Fütüvvet ehli” ele almıştır.


İlmin Hakikati s.34


25 görüntüleme
bottom of page